Oyun stiliyle herkes vücudunu çok fazla yıprattığını söylüyordu. İnsanların bu tezin doğru olabileceği yönündeki en büyük endişelerini daha çok Ocak 2010 da
duyduk. Rafa’nın en iyi olduğu sahne olan 2009 Roland Garros’unda 4.turda
elenmiş ardından sakatlığından ötürü Wimbledon’dan çekilmişti.2009 yılında
pekte parlak bir sezon geçirememişti. Takvimler yeni yılın ilk ayını
gösterdiğinde ise Avustralya Açık yarı finalinde sakatlık nedeniyle maçı
tamamlayamamış ve 3 ay süren bir ara vermek zorunda kalmıştı. Herkes artık daha
çok veya daha kolay sakatlandığını oyun tarzının bedenini ve dizlerini çok
zorladığını söylüyordu. Fakat yıl bittiğinde bütün bu endişeler yerini
hayranlık dolu yorumlara bırakmıştı. Çünkü ard arda 3 Grand Slam kazanmış ve
yılı dünya 1 numarası olarak bitirmişti. Bu sonuçlarla tarihte tüm Grand
Slam'leri kazanan en genç isim olmuştu. Geldiği nokta gerçekten inanılmazdı ve
müthiş bir başarıydı. Üstelik bunu başardığında sadece 24 yaşındaydı.
2012
yılında dizinden geçirdiği sakatlık ise daha ciddiydi. Antrenman yapmasına
engel olan, çok daha uzun süren bir durumdu bu seferki.Uzun sürmesiyle birlikte
sürekli geri dönüşünün ertelenmesi gergin bir bekleyişe sokuyordu insanları.Her
tarafta kariyerinin bittiği veya dönse bile eski Nadal olamayacak yorumları
yapılıyordu.Koçlardan oyunculara,yorumculardan gazetecilere her yerde bu sesler yükseliyordu. Bütün bunların
üzerine bende 8 yıldır bir tenis sever olarak tenis izlemeye başladığım ilk
yıllardan bu zamana sık duyduğum Rafa 20li yaşlarının sonlarında bu
formunda olamayabilir cümlesi ve türevleri yüzünden onun iyi bir geri dönüş
yapamayacağı konusunda kendimi şartlamıştım en kötüsüne hazırlıklı olmak
amacıyla. Tek düşündüğüm onu tekrar kortlarda görmekti,onsuz tenisi izlemek bir
parça buruk hissettiriyordu.Ancak Nadal’ın inadını ve azmini
unutmuştum.Ondan şüphe ettiğim için üstüme bir daha güneş doğmayacak sandığım
zamanlar oldu.Şaka bir yana Rafa'nın varlığı beni mutlu ediyor.
Dönüşünün ilk turnuvası Şili’deydi. Pek prestijli olmayan bu turnuvada final
gördü. Sonuçtan çok sağlıklı bir şekilde kortlara dönmesi önemliydi. Sonra
Brasil Open’a katıldı ve finalde Nalbandian’ı yenerek şampiyon oldu, ardından
Ferrer’i yenerek Acapulco’da şampiyon oldu. Bu 3 toprak kort turnuvasından
sonra ise sert zemin turnuvası olan Indian Wells Masters’ı kazandı. Üstelik Federer,Berdych ve del Potro’yu arka arkaya yenerek
bunu başarmıştı.Sonuç olarak Rafa resmi olarak geri dönmüştü!
Avrupa’ya döndüğümüzde Monte Carlo’da finalde Djokovic’e kaybetti
fakat hemen sonrasında Barcelona, Madrid Masters ve Rome Masters turnuvalarını
kazanarak Roland Garros için Fransa’ya büyük bir güvenle gitti. Yarı finalde
Djokovic’le olan büyük kapışmanın ardından finale çıkmayı başardı ve finalde
Ferrer’i yenerek 8.kez Roland Garros şampiyonu oldu. Ayrıca tarihte bir Grand
Slam’i en çok kazanan isim olmuştu. Toplamda ise 12 Grand Slam’e ulaşmış
oluyordu 27 yaşının ilk günlerinde.
Yoğun geçen bir toprak kort sezonunun ardından hiç dinlenemeden ve
hazırlanamadan Wimbledon’a gelmişti ve kötü bir oyunla daha ilk turda elendi.
Tam 1 yıl önce Wimbledon 2.turunda elendiğinde onu 7 ay boyunca izleyememiştik.
Nadal'ın basın toplantısında mağlubiyetinin sebebinin dizlerinin olmadığını
söylediğinde derin bir nefes alanların sayısı sanırım çok fazladır. Akıllardan
yine aynısı olur mu acaba sorusu geçen çokça insan vardır muhtemelen.
Amerika kıtasına geçtiğimizde Rogers Cup ve Cincinnati Masters’ı kazanarak Us Open öncesi ne kadar
formda olduğunu gösterdi. Sezonun son Grand Slam’i için bir hayli iyi gözüktü.
Öylesi diz sakatlığının ardından çok iyi dönmüş olmasının yanı sıra sert
zeminde oyunu eskisinden daha iyi gözüküyordu.
Kariyeri bitti
diyenlere kortlarda verilebilecek en güzel cevabı ancak Amerikan filmlerinde
görebileceğimiz bir geri dönüş hikayesi ile verdi. Spor tarihinde böyle bir
geri dönüş var mı bilmiyorum ama tenis tarihinin en muazzam geri dönüşü olduğu
bir gerçek. Bunu başarabilecek başka bir tenisçi var mı onu da bilmiyorum. Tüm
sporcular içinde ilham verici olsa gerek.
Rafa’nın hemen hemen tüm
profesyonel kariyerini yakından takip eden biri olarak onun toprak kortların
krallığından nasıl büyük bir şampiyona dönüştüğüne tanıklık etme fırsatı
buldum. Bütün kariyeri boyunca oyununu sürekli geliştiren, tenisin seyir
zevkini artıran bir karakter oldu hep. Hiçbir zaman vazgeçmemesi, mütevazı
duruşu ve sportmenliği ile tüm sporculara örnek olduğunu düşünüyorum. Ona olan
sevgimin ve saygımın büyüklüğünü anlatamam.Umarım bir daha böyle sakatlıklar
yaşamaz ve en azından 4-5 sene daha onu izleme fırsatı bulabiliriz.
1 yıl önce Nadal
tenisi bırakacak mı, eski Nadal olabilecek mi soruları ve sadece toprakta
turnuva kazanabilir yorumları yapılırken şimdi ise Federer’in 17 Grand Slam
rekorunu kırabilir mi yorumları yapılıyor. Sadece bu bile ona ne kadar saygı
gösterilmesi gerektiğinin bir kanıtı. Benim gibi Rafael Nadal hayranları
için ise büyük bir gurur ve heyecan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder